ÜLKEMİZİN İŞÇİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞMESİNİ KABUL ETMİYORUZ!

17.09.2024

TMMOB Yönetim Kurulu Sakarya'nın Hendek ilçesinde bulunan Oba makarna fabrikasındaki patlamaya ilişkin 17 Eylül 2024 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

ÜLKEMİZİN İŞÇİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞMESİNİ KABUL ETMİYORUZ!

Sakarya Hendek’te bulunan bir makarna fabrikasında gerçekleşen patlamada ilk belirlemelere göre bir işçinin hayatını kaybettiği, içlerinde bir gıda mühendisinin de olduğu 6’sı ağır, biri henüz 12 yaşında 30 kişinin de yaralandığı belirtilmektedir. Hayatını kaybeden işçimizin ailesine başsağlığı diliyor, daha fazla can kaybı yaşamadan yaralanan işçilerin sağlıklarına kavuşmasını diliyoruz.

Ülkemiz her geçen gün işçi mezarlığına dönüşüyor.  

Yalnızca geçtiğimiz birkaç gün içerisinde bile ülkenin farklı yerlerinde meydana gelen iş cinayetlerinde; Orhan Şahin, Şahin Çelik, Ahmet Çekener, Yusuf Demirtaş hayatını kaybetti. Önceki gün, evvelsi gün, daha önceki gün, geçen hafta, geçen ay, geçen yıl, işçiler için hep aynı son…Ölmek, bir iş kazasında yaralanmak işçiler, emekçiler için genel geçer bir hale gelirken, sağlıklı yaşamak, insani koşullarda çalışmak neredeyse istisnai olmuş durumda.

Öyle bir ülke düşünün ki her gün en az 5 emekçi inşaattan düşüyor, elektrik akımına kapılıyor, forkliftin altında kalıyor, patlamada, yangında can veriyor. SGK’nın 10 gün önce açıkladığı 2023 yılı “iş kazası ve meslek hastalıkları” istatistiklerine göre; 2023 yılında 1966 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu ülke tarihimizde ne yazık ki en yüksek rakamdır.

Defalarca söylediğimiz gibi, iş cinayetlerine neden olan her kazanın bir teknik nedeni vardır; asansör boşluğu, şaft boşluğu, yalıtımsız kablo, uygun şekilde kurulmayan sütunlu platform, kule vinç, periyodik kontrolü yapılmayan iş ekipmanı, koruyucusu olmayan pres, torna, freze ya da Hendek’te yaşanan patlamada olduğu gibi yüksek yanıcı özelliği bulunan ve gerekli güvenlik önlemleri alınmadan çalışma ortamına yayılmış un, hububat tozu, kömür tozu gibi nedenler olabilir. Ancak bu sebepler basit önlemlerle, çok kolay çözülebilecek durumlardır. Tüm iş kazalarında mümkün olduğu gibi Hendek’te yaşanan patlamanın da önüne geçilebilirdi.

2023 yılı Ağustos ayında Derince ’de Toprak Mahsulleri Ofisi silolarında meydana gelen patlamada olduğu gibi yine hububat tozu ve un tozunun patlayıcılığı göz ardı edilmiş ve ortama yayılması önlenmemiştir. Oysa yanıcı ve patlayıcı tozlar ile çalışılan işyerlerinin tehlike sınıfları yüksek riskli olarak belirlenmelidir. İçerisinde siloların ve değirmenlerin bulunduğu bir işletmenin az tehlikeli sınıfta gösterilmesine neden olan tüm analizler yetersizdir, kusurludur.

Risk analizi yapılması, patlamadan korunma dokümanı hazırlanması, kaynakta alınacak önlemlerle ortama toz yayılmasının önlenmesi, havalandırma yapılması, ortamda toz miktarının ölçülmesi, tozun uygun değerlerde olmasının sağlanması, exproof ekipman kullanılması, kıvılcım çıkmasının, tutuşturucu kaynak oluşmasının engellenmesi patlamanın olmaması için teknik gerekliliklerdendir ama bu gereklilikler yerine getirilmemektedir. Ama Çünkü yaşanan ölümlerin ardından herhangi bir yaptırım uygulanmıyor, ölenler öldükleri ile kalıyor. Oysa, işyerlerinde sağlıklı bir ortamın olması, işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması işveren yükümlülüğüdür.

TMMOB olarak her açıklamamızda ısrarla vurguladığımız üzere bir kere daha soruyoruz: İşletmede, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerin sonucunda bu patlamaya neden olabilecek eksiklikler tespit edilebilmiş midir, giderilmesi için işverene ne gibi yaptırımlar uygulanmıştır?

Her ne kadar 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ülkemizde işçi sağlığı ve güveliğini ilgilendiren tek yasa olarak bilinse de 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu çalışma yaşamının düzenlendiği önemli yasalardandır.  Tüm bu düzenlemeler işçilerin/emekçilerin hak ve çıkarlarını yok sayan, esnek, uzun süreli çalışmayı esas alan, taşeron çalışmayı, ödünç işçiliği asıl çalışma haline getiren, örgütlenme özgürlüğü önüne engeller koyan düzenlemelerdir. AKP iktidarı, 22 yıldır neoliberal saldırılarıyla her alanda olduğu gibi, işçilerin teminatı olan tüm haklarını da törpülemeye devam ediyor.

4857 sayılı yasa daha da esnekleştirilerek bugün yeni ölümlere, katliamlara davetiye çıkartılmaktadır. 6331 sayılı yasa işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) denilen alt işverenlere devredilerek piyasalaştırılmaktadır. Uzman ya da hekim çalıştırma yükümlülüğünü yerine getirmek isteyen işyerlerinin yaklaşık %90’ı işyeri bünyesinde uzman çalıştırma yerine OSGB’lerden hizmet alıyor. Böylece işverenler işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin hizmet alırken düşük fiyat veren OSGB’leri tercih etmektedir. Ancak OSGB’ler de iş kaybetmemek için, genellikle işyerlerinde gerekliliklerin yerine getirilmesinde ısrarcı olmamaktadır.

Öyle bir sistem düşünün ki, 2023 yılında Mayıs sonuna kadar, 2024 yılında Mart sonuna kadar tek bir işyeri bile işçi sağlığı ve güvenliği yönünden denetlenmemiştir.

Emeğe ve emekçiye düşman olan bu sistem sermayenin sınırsız sömürü düzenin bir sonucudur. Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, kayıt dışı çalışmaya izin veren politikalar ve bunun sonucu oluşturulan mevzuat ile sorunlu bir sistem üretmiştir. İş cinayetlerini seyrederek olan biteni kadere, fıtrata bağlayan açıklamalar yapan siyasi iktidar bu sistemi korumak üzere yoğun çaba sarf etmektedir.

Bunu özellikle AKP iktidarının çalışma yaşamına ilişkin politikasını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı üzerinden hayata geçirmektedir. Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışma yaşamını kayıtsız ve şartsız biçimde düzenlemekte, denetlemektedir. Ancak Bakanlık, işyerlerini denetleme görevini yerine getirmemekte, düzenlemelerde yer alan yaptırımları uygulamamaktadır.  İdari yaptırımla karşılaşmayan, ölümlerden sonra bile hesap sorulmayan işverenler önlem almamaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat IŞIKHAN, bakanlığı döneminde yaşanan iş cinayetleriyle tarihe geçecektir.

İşçi düşmanı, bu sömürü düzenini kabul etmiyoruz. Bu böyle gitmez. Yaşanan bu cinayetlerin, kazaların son bulması için bir kez daha hatırlatıyoruz.

  • Öncelikle dünya örneklerinde olduğu gibi, Sendikaların, ilgili meslek örgütlerinin, üniversitelerin, bakanlıkların katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, “Ulusal İşçi Sağlığı Güvenliği Kurumu” oluşturulmalıdır. Kurumun taşra teşkilatı da olmalı, Tüm düzenlemeler ve denetim bu kurum tarafından yerine getirilmelidir.
  • İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması işveren yükümlülüğüdür, işyerleri denetlenmelidir, uygunsuzluklara ağır yaptırım uygulanmalıdır.
  • İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ticari alan olamaz bu nedenle mevcut OSGB sistemine son verilmelidir.
  • Her ne kadar işverenler çoğunlukla iş güvenliği uzmanlarının tespit ve önerilerini umursamasa da 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun kabulünün üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen, geçici maddeler eliyle C sınıfı uzmanların tehlikeli sınıftaki işyerlerine, B sınıfı uzmanların çok tehlikeli sınıftaki işe yerlerine hizmet vermesi uygulaması sürdürülüyor. Bunun yanında kamu işyerlerinde ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli sınıftaki işyerine İSİG hizmeti verilmesi zorunluluğu da bulunmuyor. Hendekteki makarna fabrikası patlamasında görüldüğü gibi, az tehlikeli sınıf diye belirlenmiş olan işyerlerinde de büyük ve ölümlü kazalar meydana gelebiliyor. Bu nedenle iş güvenliği uzmanlarını bir üst tehlike sınıfındaki işyerlerine hizmet vermesi uygulaması ile kamu işyerleri ve az tehlikeli iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve hekim çalıştırma zorunluluğunun olmamasına ilişkin geçici maddeler kaldırılmalıdır.
  • Her gün tekrar eden nedenlerle gelen ölümlere iş kazası denilemez, bunlar iş/işveren cinayetidir, sorumlular buna göre yargılanmalıdır. Bu yargılamaların muhatabı işverene sadece rehberlik- danışmanlık yapan, hiçbir yaptırım yetkisi olmayan iş güvenliği uzmanları değil, işyeri yetkilileri olmalıdır.
  • Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalı, sendikaların işyeri denetimlerinin önü açılmalı, işçi-çalışan temsilcilerinin iş güvencesi sağlanmalı ve katılım mekanizmaları genişletilmelidir.
  • Tehlike sınıfları analizleri eksik ve kusurludur, tehlike sınıfları listeleri yaşananlar göz önüne alınarak güncellenmelidir.
  •  Ölümlerin olduğu işyerlerinde, iş hemen durdurulmalı, TMMOB’nin belirleyeceği uzman kişilerden oluşan heyet tarafından ölümlerin teknik nedeni belirleninceye, önlemler uygulanıncaya kadar işyerinde çalışma başlatılmamalıdır.

TMMOB Yönetim Kurulu